Liderlik elbette çok değerli ama birlikte yaşama ve birlikte başarma bilinci olmayan bir topluluğu tek başına bir liderin refaha kavuşturması da mümkün değil. Bugün çoğu şirket çalışanlarının şirkete bağlılıklarının düşük olması, liderliği yücelten, yönetmeyi ve insana değer vermeyi küçümseyen anlayış nedeniyledir.
“Karizmatik liderler”, şirketleri yönetirken “birlikte başarmaya değil”, tek başlarına kendilerinin hem hedefi belirleyecekleri hem stratejiyi saptayacakları hem de her konuda en doğru kararı alacakları inancında oldukları için, çalışanlar da doğal olarak kendilerini şirkete yabancı hissederler, kendi kişisel gündemlerinin dışındaki konulara ilgi göstermezler.
Hiçbir şirket, sadece tek bir insanın emir komutasıyla başarılı olamaz. Bütün kararları şirket liderinin aldığı, başarının da başarısızlığın da bütün sorumluluğunu tek bir insanın üstlendiği bir şirketin çalışanları doğal olarak kendilerini şirkete ait hissetmez, şirketi benimsemez ve şirketi sahiplenmezler. Şirketleri, başarıya götüren tek başlarına güçlü liderler değil kuvvetli bağlarla birbirine bağlı, topluluk bilincine sahip, kendilerini bir bütünün değerli bir parçası hisseden çalışanlardır.
Liderlik elbette önemlidir ama tek başına hiçbir lider başarılı olamaz. Bir şirketin başarılı olabilmesi için, o şirketin çalışanlarının kolektif bir bilince sahip olmaları gerekir. Henry Mintzberg şirketlerin başarısının ortak amaçların ve birlikte başarma kültürünün geliştirilmesine bağlı olduğunu söyler.
Aslında ait olmak ve birlikte başarmak her insanın doğasında var olan bir motivasyondur. Gençlerin, bir gruba ait olma, birlikte başarma, takım olma duyguları, dolayısıyla da yardımlaşma, birbirine destek olma güdüleri çok güçlüdür. Şirketlerin insanın içindeki bu gücün farkında olmaları ve bu gücü ortaya çıkarmaları gerekir.
Bir şirkette çalışanlar yalnızca kendi kişisel çıkarları için bir noktaya kadar gayret gösterirler ama kendilerini ait oldukları bütünün değerli bir parçası olarak hissederlerse, şirketi sahiplenir ve işlerini sahiplenerek yaparlar.
Kolektif bilinç, bir şirketin çalışanlarının birbirini düşünmesinin, desteklemesinin, koruyup kollamasının, birbiri için sorumluluk üstlenmesinin yolunu açar. Kolektif bilince sahip şirketlerde çalışanlar, kendi kişisel çıkarları ve hedefleri dışında daha büyük bir amaç için de mücadele verirler.
Dayanışma, yardımlaşma, birlikte başarma bilinci güçlü olan şirketlerde liderler “yukarıda” değil “ortada” durur; kendi pozisyonlarını değil kolektif ruhu güçlendirirler.
Bir şirkette topluluk ruhunu oluşturmak için, liderin yapması gerekenler şunlardır:
- İşin sahibinin kendisi değil çalışanlar olduğunu, her tavır ve davranışında somut olarak göstermesi,
- Kendini çalışanlardan soyutlayacak tavır ve davranışlardan kaçınması,
- Farklı duruş ve fikirlere saygı göstermesi; her çalışanı bir birey olarak kabul etmesi ancak yine de bunu yaparken insanların birlikteliğini, takım ruhunu beslemesi
- Herkesin üstün taraflarını fark edip şirketin bu üstünlüklerden yararlanmasını sağlaması,
- Başarıyı ve başarısızlığı paylaşması. Yanılışlardan herkesin ders almasını sağlaması,
- Ortak bir dil oluşturması, paylaşılan kavramlar, simgeler yaratması,
- Her çalışanın kendisini “ev sahibi” olarak göreceği bir aidiyet duygusu yaratması,
Bu anlayış, kuşkusuz bize dayatılan, her şeyin esas sahibinin tek bir insan olduğu “kahraman liderlik” anlayışından çok farklı bir anlayıştır. Mintzberg’in dediği gibi, daha az “karizmatik liderliğe”, daha çok birlikte başarma duygusu oluşturacak “alçakgönüllü liderlere” ihtiyacımız var.
temelaksoy.com
Anahtar Kelimeler: Temel Aksoy , Liderlik , Karizma , Alçakgönüllü