Las Vegas’ta 146 metre yükseklikte, 109 metre uzunluğundaki ipte yürüyerek bir dünya rekoru kıran ip cambazı Andy Lewis rekorunu, yüksek konsantrasyonuna ve bunu hiç kaybetmemesine borçlu olduğunu söyler.
Konsantrasyon becerisi, üstün başarı gösteren bütün sporcuların ortak özelliğidir. Bir anlık dikkatsizliğin kaybettireceği çok yarışma vardır. Spor psikologları, mesela halteri kaldırmadan önce bir haltercinin bakışlarını seyirciye veya salondaki bir sese kaydırmasının, onlarca yıllık çalışmayı bitirebileceğini hatta sporcunun sakatlanmasına bile yol açabileceğini söyler.
Birçok alanda başarı ve başarısızlık arasındaki fark, konsantrasyona bağlıdır. İyi araba kullanmak için de, bir fabrikada iş kazası yapmamak için de insanın yaptığı işe kendisini vermesi, dikkatini yoğunlaştırabilmesi gerekir.
Ne iş olursa olsun, başarılı olmak, sıradışı bir iş çıkarmak için, insanın bütün düşüncesini, ruhunu ve bedenini yaptığı işe odaklaması gerekir.
Türkiye briç milli takımı oyuncusu, çok sevdiğim ve takdir ettiğim briç hocam, bir gün bana “Biliyor musun, briç oynarken sakız çiğnersem aklımı toplayamıyorum.” demişti. Kulağa komik geldiğini biliyorum ama briç gibi mutlak konsantrasyon gerektiren bir akıl sporunu yapanlar bunun ne kadar doğru olduğunu bilirler. Sakız çiğnemek gibi önemsiz ve otomatik yapılan bir iş bile insanın yaptığı işe yoğunlaşmasını engeller, performansını düşürür. Bana göre briçte başarılı olmak için elbette zeka, bilgi, disiplin, ortakla uyum ve deneyim gerekir ama bence en çok “masada olmak” yani konsantre olmayı bilmek gerekir. Bence ulusal ve uluslararası turnuvalarda en üst sıralara çıkan sporcuların ortak özelliği kendilerini yaptıkları spora verebilme becerileridir.
Konsantre olmak, insanın dikkatini toplaması, bütün algı mekanizmalarını yaptığı işe yönlendirilmesi, zihinsel kavrayışını en yüksek noktaya çıkarmasıdır. İnsan yaptığı işe yoğunlaştığında kendini dünyadansoyutlar, dış etkilerden arınır.
Genellikle sevdiğimiz, hoşlandığımız ve önemsediğimiz işlere daha kolay ve daha uzun süre konsantre oluruz. Konsantre olduğumuz an, ne iş yaparsak yapalım, bütün zorluklara rağmen hiç farkında dahi olmadan performansımızı yükseltiriz. Bir öğrencinin sınav başarısı da bir profesyonelin sunum performansı da en az bilgisi kadar yaptıklarına konsantre olabilmelerinden kaynaklanır.
Amerika Birleşik Devletleri’nin efsane koçlarından Phil Jackson’a basketbolcuların konsantrasyonunu nasıl arttırdığı sorusuna verdiği cevap çok öğreticidir: “Eğer oyuncular, içinde bulundukları anda olmayı başarırlarsa kendilerini en iyi duruma getirirler. Hata yapma riskleri azalır ve hep bir adım daha hızlı ve bir ardım önde olurlar.”
İçinde yaşadığımız dönemde, insanların dikkat dağınıklığının en yüksek noktaya çıkmış olması her gün hepimizin maruz kaldığı bilgi bombardımanı nedeniyledir. Televizyon ekranları, elimizdeki tablet ve akıllı telefonlar, telefonla konuşmak, oldaki reklam panoları… her şey dikkatimizi dağıtır. Her alanda aklımızı çelmeye çalışan pek çok değişken ve uyarıcı var. (Siz de Dikkat Fakiri misiniz!) Ama zihnimizi kontrol edip yaptığımız işe odaklanarak beynimizin potansiyelini en yüksek seviyeye çıkarmak, bütün bu bilgi bombardımanına rağmen hala mümkün.
Dikkatimizi nasıl kullandığımız, hayatımızı belirler. Bir müzisyen dikkatini öyle yapılandırır ki diğer insanların hiç fark edemeyecekleri sesler ve boşluklardan ölümsüz eserler yaratabilir. İyi bir girişimci, ilgi alanına giren konularda, insanların çok küçük davranış değişikliklerini herkesten önce fark edebildiği için onların ihtiyaç duydukları ürünleri tam zamanında piyasaya sunabilir. Bir doktor yaptığı işe odaklanarak hayat kurtarır. Odaklanmak, başarının anahtarıdır.
Mihaly Csikszentmihalyi, başarılı insanların kendilerini dikkatli olmada eğitebilenler arasından çıktığını söyler. Csikszentmihalyi‘ye göre bilincini denetleyerek istediği konuya odaklanabilen; dikkatini dağıtan şeyleri göz ardı edebilen ve hedefine ulaşana kadar odağını kaybetmeyen insanlar, sadece başarılı olmakla kalmazlar aynı zamanda hayattan daha büyük zevk de alırlar. Çünkü yapılan işe odaklanmak, o anı dolu dolu yaşamak demektir. Yapılan işe konsantre olamamak ise, o anın geçmesi istemek demektir.
Maalesef içinde bulundukları zamanın bir an önce geçmesini isteyen, bir sonraki anda daha mutlu olacaklarını umut eden insanlar var. İnsanın kendini içinde bulunduğu zamana veremeyip sürekli geçmişi ya geleceği düşünmesi, mutsuzluğun reçetesidir. Eckhart Tolle’nin de söylediği gibi pek çok insan, ya geçmişle hesaplaşma yaparak ya da gelecekten endişe ederek yaşıyor. Bu arada da asıl odaklanması gereken “şimdiki zamanı” kaçırıyor, hayatı ıskalıyor.
Yaptıkları işe yoğunlaşabilen insanlar, geçmişin kaygılarından da gelecek endişelerinden de sıyrılıp yaşadıkları ana odaklanmayı başardıkları için hem başarılı hem de mutlu oluyorlar.
Başarılı iş insanlarının pek çok olumlu özelliğe sahip olduklarını biliyoruz. Benim danışmanlık mesleğinden gördüğüm, bu başarılı insanların en önemli ortak özelliklerinden bir tanesi de konsantrasyon becerileridir. Bu insanların hepsi, uzun iş toplantıları dikkatlerini dağıtman yapabilen, bir konudan diğerine geçerken hızlıca odaklanabilen insanlardır.
Daniel Goleman, dikkatimizin zihinsel bir kasa benzediğini söyler. Goleman’a göre, nasıl diğer kaslarımızın performansını ve dayanıklılığını egzersiz yaparak geliştiriyorsak dikkatimizi de doğru alıştırmalarla geliştirebiliriz.
Goleman, odaklanmasını bilen insanların üç alanda başarılı olduklarını söyler.
Dikkat dağıtıcılara rağmen yaptığı işe odaklanan insanlar, sezgilerini keskinleştirir, irade güçlerini geliştirir, dayanıklılıklarını artırır.
Odaklanma becerisini geliştiren insanlar, bu yetkinliklerini insan ilişkilerinde de kullanırlar. Daha empatik daha sağlıklı ilişkiler kurarlar.
Bunların yanı sıra dünyada olup bitene odaklanarak fırsatlardan yararlanmasını bilirler.
Bir çok insanın yaptığı işte başarısız olmasının nedeni, kendisini yaptığı işe verememesidir. Kendilerini yaptıkları işe veremeyen, aklı hep başka yerde olan insanlar okulda da, işte de, sosyal ilişkilerinde de başarılı olamazlar. Bu insanlar mutlu ilişkiler de kuramazlar. Kimse kendisiyle birlikteyken ruhu başka yerde olan insanlarla birlikte olmak istemez. Kendisini işine, ilişkilerine veremeyen insan aslında Doğan Cüceloğlu’nun tarifiyle hayatı “-mış gibi” yaşayan insandır.
Yapılan işe konsantre olmak, sadece başarılı olmak için değil sağlıklı ve mutlu ilişkiler kurmak için de olmazsa olmaz bir koşuldur.
Çok sıradan gibi görünen, herkesin kolayca sahip olabileceği düşünülen, “kendini yaptığı işe verme” becerisi, sanıldığından çok daha az rastlanan bir meziyettir. Yaptığı işin hakkın verme, hayatın her alanında başarının ve fark yaratmanın anahtarıdır.
Odaklanmak, geliştirilmesi mümkün olan bir yetkinliktir. Bir kez kazanıldığında ise ödülleri hayatımızın tamamını etkiler.
temelaksoy.com
Anahtar Kelimeler: Odaklanmak , Başarı , Konsantrasyon , Motivasyon