Efendim; denilir ki adamın birisi birgün, evinin civarındaki ıssız sokakta yürürken bir gaz lambası bulur.
Gaz lambasını temizlemeye çalışırken masallarda anlatılana benzer,aniden lambadan bir cin çıkıverir.
Cin, yüzyıllardır sıkışıp kalmış olmaktan kurtulmanın verdiği heyecan sevinç ve minnettarlık ile, şaşkınlıktan donakalmış adamdan bir dilekte bulunmasını ister.
Adam şok halinde ne diyeceğini bilemez.
Sadece susar ve sonrasında birkaç kelimeyle “gerçekten her şeyi isteyebilir miyim?” diye sorar.
Cin: evet…
“Her şeyi isteyebilirsin, dile benden ne dilersen” der.
Adam, hiçbir sınırlama olmadan en büyük isteğini dileyebileceğinden emin olmak için; “Gerçekten her şeyi isteyebilir miyim? diye tekrar sorar.
Cin tekrar: “evether ne istiyorsan isteyebilirsin.”der.
Adam şaşkınlığını bir an üzerinden atıp;“bu civarda bir daire istiyorum”
Cin, adama bu kadarla yetinmemesi, sınırsızca istemesini hatırlatmak için isteyebileceklerinde bir sınır olmadığını sabırlı bir şekilde izah eder.
Adam:”o halde iki daire der” ama bu sefer daha kararlı bir ses tonuyla.
Adamın saçmalamasından yavaş yavaş yorulmaya başlayan cin, daha açık olmaya karar verir:
”Benim için hiçbir şey imkânsız değil.Anlıyor musun?
İstediğin her şeyi benden dileyebilirsin, hayalini bile kuramayacağın düşlerin dâhil.”
Bu sefer adamın gözlerinde şimşek çakar ve o anda önünde bulunan bu uçsuz bucaksız gücü nihayetinde anlar; yüzünde kocaman bir gülümseme ile dileğini söyler:
”O zaman en çok istediğim,bir apartmanımın olması.”
Cin acı acı gülümsemeyle bir adama bir de apartmana bakıp, bir la havle çekerek oradan yavaş yavaş uzaklaşır.
Giderken hayıflana hayıflana “bu kadar mı ya bu kadar mı?” Diye söylenir durur.
Enteresan bir durum değil mi?
Her şeyi önüne seriyorsun ama adamın ufku, daireden apartmana kadar uzanabiliyor.
Ufku bu kadar!
Bu durumda cinin yerinde siz olsaydınız ne düşünürdünüz?
Kendisi için hayatı kuşatan bütün bir alanda kalite katacak amaçlar eşliğinde kaliteli bir yaşam istemeyene, cin/kim ne yapsın?
Öyle değil mi?
Sen kendin ne istediğini bilmiyorsan, senin hayatın için bir başkasının iyilik güzellik kalite istemesi, ne anlam ifade eder ki?
Şimdi bu satırları okurken okuyucunun hafif bir hüzün ve tebessümle karışık, dudaklarının kulaklara doğru hafifçe geri çekildiğini görür gibi oluyorum.
Pekala en azından hikayeyi okurken hayıflanıp bu kadar fırsat eline geçmişken hazır cin’ide bulmuşken apartmanla mı yetinir insan?
Demiş olanlarınız için sorayım.
Hikayede anlatıldığına benzer size de lambadan bir cin çıksa ve her ne istiyorsan iste gerçekleşecek deseydi, siz ne isterdiniz?
Düşünelim mi?
Ufkumuz nereye kadar ulaşıyor?
Neyi arıyoruz?
Neyi, neden niçin istiyoruz?
İsteklerimizin altında yatan güdü nedir?
Toplumsal şartlandırılmışlığımızın sonucu, yarış haline dönüştürülmüş bireylerinin istediği gibi, kendini metayla sınırlandıran istemeler gibi mi istiyoruz?
Yoksa varoluşsal anlamda bizi kuşatan bütün bir alana anlam/değer katma gayretiyle, kaliteli bir yaşam sürmek için yaşam araç ve gereçlerinden yararlanmak ve sonrasında yaşamanın, yaşam olmanın derin hazzını iliklerine kadar hissedip; iyi ki varım iyi ki yaşıyorum demek için mi istiyoruz?
Nereye kadar uzanıyor ufkumuz?
Düşünelim…
Son tahlilde evet, hiçbir birey ve toplum, kendisinden daha büyük bir amaca sahip olamaz.
İsteğiniz/ufkunuzher neyse; siz o kadarsınız.
Murat Ercan
sehirmedya.com