İş hayatında insan ilişkileri çok önemli bir yer tutmaktadır.
İş yerimizdeki çalışma arkadaşlarımızla, müşterilerimizle, yöneticilerimizle aramızdaki iletişim işimizi sevmemiz ya da sevmememiz ile çok bağlantılıdır. Hatta öyleki birçok işi bırakma nedenleri arasında bu tarz anlaşmazlıklar yatmaktadır.
İş yerimizde, evimizde, arkadaşlarımız arasında daha birçok ortamda anlaşılmak, insanları anlayabilmektir istediğimiz. Bazen işe giderken geri geri gider ayaklarımız, işimiz nedeniyle değil ortamda anlaşamadığımız kişiler nedeniyle. Ortamdaki huzursuzluk o kadar rahatsız eder ki kişileri bu durum işinden nefret etmesine, aile içindeki huzursuzluğa bile etki eder.
Tam tersini düşündüğümüzde birlikte çalıştığımız kişilerle mutlu isek, işimizde pozitif olarak yansır bu durum. Daha başarılı oluruz, mutlu olduğumuz bir ortamda. Severek Yaparız işimizi.
Peki, ne yapmak gerekir? Çözüm kaçmak mıdır? Ya da iş değiştirmek mi?
Tabiki Hayır…
İnsanları olduğu gibi kabul etmek ve onları anlamaya çalışabilmek.
Hep insanların bizi anlamadığını düşünür, bizi anlamalarını bekleriz. Belirli tavırlarımız, olmazsa olmaz kararlarımız, beklentilerimiz vardır. Karşımızdaki kişi karakterimizle örtüşmediğinde ona kızar, tahammül edilmez hale sokarız duygularımızı. Karşı tarafta sevilmediğini anladığında artık bir yarış ve düşmanlık başlar.
Örnek olarak çok düzenli planlı programlı boş konuşmaları sevmeyen biri olduğunuzu düşünelim, iş arkadaşınızda eğlenceli, esprili, dağınık, ama işini eğlenerek yapmayı seven iyi birisi. Siz onun bu karakterine uymadığınız için davranışlarından nefret edebilirsiniz. Ama hayat içinde bulunulan ortam sizi bulunduğun karaktere onu da öyle bir karaktere sokmuştur. Bunu kabul etmeyiz genelde.
İnsan ilişkilerinizde içinden çıkamadığınız bir durumda şu soruyu sorun kendinize?
Haklı olmak mı? Mutlu olmak mı?
İnsanlar savundukları her şeyde haklı olduğunu düşünürler. Herkes kendisini haklı bulur. Ama siz haklı çıktığınızda karşı taraf için daha büyük tepki alır onun daha çok sizden nefret etmesini sağlayabilirsiniz. Özellikle durum tartışmaya neden olduysa.
Ve o kişi kendisini haklı çıkarmak için her defasında başka yöntemler arayacaktır. Bu durum belirli bir zaman sonra sizi daha da huzursuz edecektir. BU yüzden insanlarla olan ilişkilerinizde Haklı olmak sizi daha huzursuz bir ortama itecektir.
Peki, bu durumda hakkımızı nasıl savunmalıyız?
İnsan ilişkilerinizde karşı tarafın kullandığı cümlelere onay cümlesi ekleyerek, kendi gerekçenizi daha sonra açıkladığınızda karşı tarafta size hak verecektir. Hiç kimse yoktur ki savunduğu bir durumun onaylanmasından hoşnut olmasın.
Her zaman insanlarla iletişiminizde onları haklı bulacak cümleler bulup, seni bu konuda haklı buluyorum ama bende böyle olursa daha iyi olabileceğini düşünüyorum diyerek yaklaşırsanız, hem karşı taraf size daha ılımlı yaklaşır hem fikirlerinizin değerlendirilmesini sağlar ve müşterileriniz, arkadaşlarınız, yöneticileriniz tarafından tercih edilen biri haline gelirsiniz.
Bununla ilgili sevdiğim bir hikâye paylaşmak istiyorum.
Bir zamanlar kendi ülkesinin yolunu şaşıran birisi, bilmediği bir ülkeye, Budalalar Ülkesi ’ne girmiş. Görmüş ki bir tarlanın kenarında endişeli, korku içinde bekleşen adamlar vardır. Köylülere niçin bekleştiklerini, neden korktuklarını sorunca şu cevabı almış: “Ekip biçmek istiyoruz, fakat tarlada bir canavar var. Ondan korkup tarlamıza giremiyor, buğdayları biçemiyoruz.” Yabancı tarlaya bir göz atınca görmüş ki köylülerin korktuğu “canavar” irice bir karpuzdur ve tarlanın içinde haşmetle yatmaktadır. Yabancı onun bir karpuz olduğunu, korkulacak bir durum olmadığını belirtse de köylüler inanmamış. Hemen harekete geçmişler ve tırmıkları, orakları, yabalarıyla yabancıyı kovalamışlar, ülkelerinden atmışlar.
Bir süre sonra başka bir yabancı gelmiş. Köylülere sormuş sorunun ne olduğunu ve aynı cevabı almış. Bakmış ki bu insanlar karpuzu tehlikeli görüyor, ondan korkuyorlar; köylülerin korkusunu paylaşmış. ‘haklısınız demiş o bir canavar. Bana bir bıçak verin onu öldüreceğim ‘demiş. Karpuzu kesmiş. Bunu gören Köylüler bu yabancıyı kahraman ilan etmişler ve bu yabancının kendileri gibi bir insan olduğunu anlamışlar. Güvenmişler ona. Aralarına almışlar, uzun yıllar birlikte yaşamışlar bu yabancıyla.
Anahtar Kelimeler: Mine Topbaş , İş Hayatı , İş Hayatında İnsan İlişkisi , İnsanlarla Nasıl İletişim Kurmalıyız