Türkiye’de girişimci sayısını artırmak için son yıllarda önemli etkinlikler düzenleniyor, teşvikler veriliyor. Bunun için iş dünyası örgütleri, hükümet, kamu kurumları, üniversiteler seferber olmuş durumda.
Birkaç yıldır ‘girişimcilik haftası’ da kutluyoruz. Bütün bunlar ülkemiz adına çok olumlu gelişmeler. Çünkü, gençlerimiz ‘girişimci olmaları’ konusunda cesaretlendirmek, yeteneklerini ortaya çıkarmaları için onlara fırsat tanımak, ülkemizin geleceğine dönük çok pozitif kazanımların kapasını açabalir.
Türkiye’nin petrol ve doğalgaz başta olmak üzere önemli doğal kaynakları yok. Gelişen ülke olarak çok büyük sermaye birikimimiz de yok. Dünyada artık ‘devletçi ekonomi’ anlayışıyla ülkelerin zenginleşmesi de pek mümkün değil.
Bu durumda tüm yatırımımızı gençlerimize ve onların girişimcilik yeteneğine yapmamız en akıllıca tercih olacaktır. Çünkü bizim gibi ülkelerin küresel rekabette başarılı olmasını, zenginleşmesini sağlayacak ‘asıl sermaye’ girişimcilerdir. Girişimci sayımızı ne kadar atrırırsak, özel sektörümüzü ne kadar büyük ve başarılı hale getirebilirsek ülkemiz de o kadar zengin ve güçlü olacak. Çünkü, her yıl 1 milyona yakın kişiye yeni iş bulmak ve enerji ithalatı nedeniyle 50 milyar doların üzerindeki dış ticaret açığımızı, daha yüksek katma değerli üretimlerle ortadan kaldırmak zorundayız.
EKSİKLERİMİZ VAR
Bizler, çok girişimci bir millet olduğumuzu düşünsek de aslında bu konuda pek de iyi bir performansımız yok. Çünkü, genlerimize memur olmak, iyi maaşla, sürekliliği olan bir işte çalışmak işlenmiş durumda. Belki dünyada sadece bizde ‘eksi köye yeni adet getirme’ ya da ‘durup dururken icat çıkarma’ gibi atasözleri pozitif anlam yüklüdür. Bu anlayışları hızla dönüştürmeliyiz.
Diğer taraftan Türkiye’nin mevcut girişimci profilinde de ‘etik ve standartlar’ açısından çok önemli sorunları bulunuyor. Dolayısıyla bir yandan girişimcilik fikri üzerine genel ilgi oluşturmalıyız ama bir yandan da küresel rekabette kalıcı ve sürdürülebilir başarı için etik ve standartlar konusunda ayrıca çalışmalıyız. Bir başka büyük eksikliğimiz ise Türk girişimcilerinin kurumsallaşma aşamasında ciddi kırılmalar yaşaması. Özellikle aile şirketlerinde belirli ölçekler aşıldığında çok büyük sorunlar çıkabiliyor ve uzun ömürlü, büyük ölçekli şirket sayısı konusunda sabıkamız çok kötü.
Bir diğer sorunlu konumuz da ‘teşvik ve destek’ sistemlerimizin henüz çok iyi çalışamaması. Aslında son 15 yıldır girişimci adaylarını ve girişimcileri teşvik ve destek için çok önemli kaynaklar sağlandı ve hedefe doğru çok başarılı adımlar da atıldı. Ancak yine de Avrupa Birliği, ABD gibi gelişmiş ülkelerdeki ‘teşvik ve destek’ ciddiyetine henüz ulaşamadık.
KADIN GİRİŞİMCİ SORUNUMUZ
Girişimcilikte Türkiye’nin en kısa sürede çözmesi gereken büyük problem ise ‘kadın girişimci’ sayısının çok az oluşu. Çünkü haksız ve yanlış geleneklerin sürdürülmesi nedeniyle, aile şirketlerinde kız çocukları işten ve işin devamından dışlanıyor. Bu da kadınların mevcut girişimci profilimizde bile en tabii haklarına kavuşamadıkları anlamına geliyor. Hükümetin kadın girişimci adaylarına ve kadın girişimcilere pozitif ayrım yaparak sürdürdüğü teşvik ve destek politikaları bu nedenle çok doğru. Ancak bu konuda iki önemli rol sahibine büyük iş düşüyor. Öncelikle, aile şirketlerinde tüm evlatların eşit hak ve miras sahibi olması sağlanmalı. İkinci kritik nokta ise kızların haklarını isteme ve alma konusunda artık daha cesur ve istekli olmaları. Aksi takdirde aile şirketleri oğlan çocuklarına kalmaya devam edecek.
Hürriyet
Anahtar Kelimeler: Girişim , Girişimci , Girişimcilik , Teşvikler , Girişim Sermayesi , Küresel Rekabet