Üniversiteler eğitimleri, bilimsel faaliyetleri, kültürel ve sosyal etkinlikleri ile ülkelerin geleceğini biçimlendiren en önemli kurumlar. Türkiye’nin modernleşme tarihi, üniversiter yapıların kurulma, geliştirilme ve dünya ile ilişkide olabilme çabasına sahne oldu.
Üniversiteler tarihimizde yalnızca bilimsel faaliyeti ile değil, ülkenin gelişme sürecine katkı veren kadroları yetiştiren kurumlar olarak da yer alır. Ülkemizde 1946’ya kadar yalnızca İstanbul ve Ankara’da üniversite vardı. 1955-1975 arasında İzmir, Erzurum, Trabzon, Eskişehir, Diyarbakır ve Malatya’da açılan yeni üniversitelerle sayı 11’e ulaştı. 2003’te 53 olan devlet üniversitesi, 2015 itibarıyla 109’a çıktı. 1984’te Türkiye’nin ilk vakıf üniversitesi Bilkent İhsan Doğramacı Üniversitesi ile başlayan deneyim bugün 84 vakıf üniversitesi ile devam ediyor. 5 milyon 615 bin 293’ü devlet üniversitelerinde, 447 bin 593’ü vakıfta olmak üzere toplam 6 milyon 62 bin 886 öğrenci eğitim görüyor. 20 bin 880 profesör, 14 bin 140 doçent ve 33 bin 500 yardımcı doçentimiz var. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de yükseköğretime talep hızla artıyor. Bu süreçte önemli olan üniversite eğitiminin kaliteli verilebilmesi. Yeni YÖK anlayışı eğitimde kaliteye ısrarla önem vermek üzerine şekilleniyor. Eğitim alan her gencin dünyayı değiştirebileceğine dair umudun kırılmayacağı bir eğitim anlayışının politika olarak kabulünü istiyoruz. En önemli hedef eğitimin her yönünün öğrenci merkezli düşünülmesi. Öğrencilerin yaşam hikâyeleri, yetiştikleri farklı kültürler, gelenekler üniversiteler için inanılmaz değerler. Bu eğitim felsefesi bir çatı altında dostluk kurarak, birbirleri için kaygılanarak, ortak geleceği olan, birbirini dinleyen, hisseden ve insani değerlere sahip vatandaşların var olduğu bir toplum idealine temel oluşturuyor. Eğitim süreçleri günümüzde birkaç temel alanda biçimleniyor. Bunların kökeninde seçili veya genel bilgi, becerilerin edinilmesi süreci ve nasıl yaşadığımızın, düşündüğümüzün ve algıladığımızın altını çizdiğimiz bir toplumsallaşma yer alıyor. Bunlar yetiştirilen bireyin dünyaya katkısını ve bakışını belirliyor.
HEDEF, DÜNYA VATANDAŞLIĞI
21’inci yüzyılın üniversiteleri çağın meydan okumasına cevap verebilmek için sürekli kendini yenilemeli. Çocuklar ve gençler artık ulus devletin sınırlarının çok ötesinde bir varoluşun parçası. Bilgileri, becerileri ve özellikle yetkinlikleri dünyadaki bilimsel gelişmelere katkıda bulunacak, toplumsallaşma süreçleri bir dünya vatandaşlığını hedefleyecek ve aldıkları eğitimle dünya için sorumluluk duyan birey yetiştirmek ana hedeflerimiz arasında. Bugün gelişen teknolojik altyapı ve dijital dünya, bilgi aktarımını bir yöntem olarak benimseyen eğitim sistemini anlamsız kılıyor. Eğitim sistemi, bilgiye ulaşmanın bu kadar kolay olduğu bir çağda bilgiyi, yaşamı herkes için daha güzel kılmak için kullanmayı hedefliyor. Ulaşılan bilginin kalitesini denetlemeyi öğrenmek ve öğrenmenin altyapılarını inşa edebilmek için kullanımı derecelendirebilme de bu noktada önemli. Üretmenin ve keşfetmenin yollarını inşa etmek, bugün eğitimin merkezinde yer alıyor. Ancak bu süreçte teknolojinin önemini üstte tutarak, yüz yüze anlatımın, ders verirken yetkin öğretim üyesi yüz ifadesinin, heyecanının, öğretebilmenin huzurunun derse yansıması da olağanüstü değerli. Çünkü öğretim üyeleri, öğrencilerin, bu genç ve dinamik kitlenin mentorleri. Ülkenin geleceğini birlikte inşa ediyorlar.
BAŞARI TÜM İNSANLIĞIN GÜZEL GÜNLERİ İÇİN KULLANILMALI
21’inci yüzyılın en çok üzerinde durduğu yaratıcılık, girişimcilik, kritik düşünce, birlikte çalışma gibi kavramlar da üniversite eğitiminde kazandırılmalı. Yetkinlik kapasitesi geliştirme çalışmalarına mutlaka eşlik etmesi gereken bir başlık da, uzmanlaşmanın hepimiz için önemli olan değer ve sorumluluklarla ilişkili disiplinlerarası bir eğitiminden uzaklaşmaya yol açmaması. Yetiştirdiğimiz hekimlerin bu ülkenin toplumsal sorunları konusunda bilgili; mühendislerin Türkiye’nin kalkınma tarihine aşina; mimarların medeniyetimizin eserlerinden haberdar olduklarını görmek istiyoruz. İkinci olarak ne konuda eğitim alırlarsa alsınlar farklı sosyal sorumluluk projeleri öğrencinin hayatına değer katmalı. Bu noktada sorumluluğumuz yalnızca ülkemiz çocuklarına değil; eğitim, sağlık, savaş ve ekonomi gibi nedenlerle göç eden tüm eğitim çağındaki çocuk ve gençlere karşı. Bir arada yaşamı sürdürebilmek için bilginin ötesinde birlikte varoluşun değerlerine ve bilgisine yönelik bir sistemin güçlendirilmesi çalışmaları da yeni YÖK’ün değer kavramları arasında. Yeni gelenlerin tüm farklılık ve ortaklıkları ile ülkenin geleceğine katkı sunabileceği ve bunun için desteklenmeleri gerektiği eğitimin bir insan hakkı olduğu gerçeğiyle birlikte hatırlanmalı. Türkiye yükseköğretimi bu toprakların birikimini evrensel değerler ve bilimle ele alarak küresel ve bölgesel düzeyde iddialı yüksek marka değeri olan üniversitelerimizin sayısını artırmayı hedefliyor. Bir yumuşak güç (soft power) olarak değerlendirilen eğitim, 21’inci yüzyılın en büyük gücü. Bu alanda kaliteyi arttırmaya yönelik yapılan her çaba ve yatırım, çocuklarımızın ve gençlerimizin ülke ve dünya sevgisiyle dolu olarak sınırlarımızın ötesinde başarılı olmalarını ve başarıyı tüm insanlığın güzel günleri için kullanmalarını getirecek.
Prof. Dr. Sezer Ş. KOMSUOĞLU - YÖK Başkan Danışmanı
Hürriyet
Anahtar Kelimeler: Prof. Dr. Sezer Ş. KOMSUOĞLU , YÖK , Üniversite , Kariyer , Yükseköğrenim